seni bir kilimin nakışlarında
devlerin şimşekli bakışlarında
kanı
sevgi olan hatıraların
göklere uzayan yokuşlarında
bulamaz ayağı prangalılar
yayını terkederken kırılan bir ok gibi
doğarken ölen bir çocuk gibi
çekingen çeşmelerin suyunda eriyen güz
yorgun patikalarda sevda arayan öksüz
bulamaz izlerini tilkiler kurt ininde
yağmur hala murada ermedi teninde
mağrur bir kıvılcım görünce seni
başın alıp gitmiş karanlıklara
mehtabı beklemiş seneler boyu
yüreğinde duymuş hep o korkuyu
ardına bakınca gamlı bir akşam
duymuş tenhalarında çalan şarkıyı
ceviz sandık bomboş ; kapılar kırık
senden artakalan mor bir hıçkırık
okunmamış esrarlı bir öykünün
memnu satırları gibidir yüzün
vuslatın eflatun gecelerinde
uykusunu kaçırmışsın gündüzün
oysa ne yerdesin , ne gökyüzünde
derindesin rüya kadar derinde